Twitter

30 Ocak 2014 Perşembe

AKP-CEMAAT YETER ARTIK! HAYDİ SAVCILAR GÖREVE

Ak Parti; zamanında Erdoğan’a bir şekilde inanmış ama artık uyanan seçmen oylarının etkisiyle seçimlere ciddi derecede zayıf girecek bu çok net. Fakat hali hazırda rakiplerini karalayarak kendini aklamaya çalıştığı, kendi yandaş kanallarından uyutmaya çalıştığı seçmenin, ona yine oy verip vermeyeceği 30 Mart günü belli olacak.

Ki bu, bir yerel seçim!

Her şeyde olduğu gibi, oy kaybını da şimdiden YSK’nın içinde de cemaat yetkin ve AKP’ye komplo yapacaklar söylemleri ile uğrayacağı yenilginin faturasını cemaate kesme peşinde (bkz: Cemaatin seçim sonuçlarıyla oynayacağı iddiası)…

Elbette hezimete uğradığı takdirde halkın gözünde belki sorgulamalar daha fazla artacak ama şunu unutmamak gerekir ki bu genel bir seçim değil.

Yani 2015’e kadar iktidarda olacak olan yine AKP…
Umarım ve dilerim ki herkes bunun farkındadır.

Zira bugün yaşananlar AKP’ye kurulan komplo değil aksine AKP’nin Türk halkına kurduğu komplonun sonuçlarıdır.

Yani torba torba yasalar çoğunluğunu AKP millevekillerinin oluşturduğu mecliste görüşülecek ve geçirilecek. Savcı-yargıç-polis-dosya vs. hepsi onların kararları ile belirlenecek. İstedikleri kadar HSYK düzenlemeleri dondurulmuş olsun, bana göre anayasal bir değişiklik konusunda uzlaşma sağlanması da çok uzak bir ihtimal…

Geçtiğimiz gün göreve gelen ve ekranlardan canlı canlı görev devir törenini izlediğimiz İstanbul Başsavcısı, ilk icraatlarını çoktan gerçekleştirdi bile (bkz:İstanbul Başsavcısı’nın rengi belli oldu!)…

Bunun örnekleri paralel yapı ortaya atılmadan önce de görüldü ve yaşandı. Onca itiraza, soru önergelerine istedikleri tüm yasaları geçirdiler, milleti asıl kendileri fişlediler.

Başbakan bugün yakındığı cemaat-paralel yapı adı her neyse, hem bu ülkenin başına kendi sardı şimdi de bin türlü komplo teorileriyle mağduru oynuyor.

Kumpası kuran cemaatle sözde mücadele ediyor havasında işi meşrulaştırmaya çalışan Başbakan, hem halkın gözünde mağdur görünecek, hem de ola ki iktidar elden giderse 'şimdiden ben de kendi paralel yapımı kurayım ki tüm güç gene ben de olsun' diye uğraşıyor. Bu da bir ihtimal zira!

Oysa ki asıl bu ülkenin başına komplonun en büyüğünü kuran Başbakanın kendisi. Üstelik en çarpıcı olanı da eğer bu söylediği o boyutlarda olsa çoktan önlemini alır, bu yolsuzlukların hiç birini duymazdık bile.

Yani özetle derdi yolsuzluk dosyalarını kapatmak, mağduru oynamak ve baştan beri sinsice tam aksini iddia etmesine rağmen asıl istediği düzeni bu ülkeye getirmek.

Bu düzen ne mi?

Söylemeye gerek yok ki herkes biliyor zaten!

Halefiyle arası açılıp ona güvenemeyeceğini anlayan Başbakan bütün tasfiyeleri, yarın öbür gün genel seçimlerde kaybeder ve iktidar koltuğunu başka bir partiyle paylaşmak zorunda kalırsa diye, şimdiden kendi paralel yapısını deneme yanılma yöntemiyle kurmaya çalışıyor ve kendini koruma altına alıyor. Bir yandan da yolsuzluk ve rüşvet davalarının önüne geçmiş oluyor.

Birçok kişinin aksine ben paralel yapı çekişmesini, Başbakan’ın beklemediği ya da yaşanan tüm gelişmelerde hazırlıksız yakalandığı değerlendirmesine katılmıyorum. Erdoğan’ın zekasını küçümsediklerini düşünüyorum.

Başbakanın, yıllar önce çoktan hazırlamış olduğu kusursuz planının meyvelerini tam görmeye başlayacağı bir zamanda karşısına çıkan ve öngöremediği "tek gerçek Gezi" olaylarıdır (bkz: Gezi olayları demokratik bir haktır).

Çünkü ulu önder ulu manitu havasında bu ülkeyi yönetirken kimsenin kendine karşı çıkamayacağını düşünmüş, intikam ve kibrine o kadar yenilmiştir. Bu rahatlıkla da saldırırcasına her şeye hükmetmeye çalışmış ve en büyük yanılgısını da Gezi olayları ile yaşamıştır. Medyası, yargısı, ekonomisi ile her bir koldan hakim olduğu devletin gücü ile halkın bir kesiminin ona başkaldırabileceğini düşünememiş ve süreci de yanlış yönetmiştir.

Gerek aydın gerek daha apolitik kesimlerden insanlar, onun bu kadar kin ve intikam duygularını başta çok göremediyse de artık farkında ve çok öfkeli. Başbakan’ın şimdilerde birçokları tarafından dile getirilmeye yeni yeni başlanan ve bence en başından beri hep içinde olan korkunç ve gizlemeye dahi gerek görmediği öfkesi, tehditleri, tarzı hep aynıydı. O hep intikamla doluydu. Kimileri çıkar, kimileri bir yerde koltuk kimileri de cebini parayla doldurmak için tüm bunlara göz yumdu, sayfalarına taşımadı bile! Zira o vakitler işlerine geliyordu ve hala bu vakitlerde dahi işlerine geliyor.

Oysa ki Başbakan, 2002 seçimlerinden önce de televizyonlarda yayınlanan kasetlerinde (Show Tv- Genel Yayın Yönetmeni Reha Muhtar) bugün söylediğine benzer söylemleri söylüyor ve aynı tondan bu halka sesleniyordu. Bakın bugün onlar sus pus ve Başbakan’ın sesi az çıkan yandaşları rolünde…

Ama artık bugün ve bu kez iktidar ile cemaat arasındaki kavga, tüm şiddetiyle medyada alenen yaşanıyor gözümüzün önünde ibretlik bir biçimde..

Zaten itiraz edenlerin de başına gelenleri hepimiz biliyoruz. O yüzden tüm bunlara çanak tutan, çığırtkanlık yapanların hepsi de suçlu. Hala da bu suçları sürdürüyorlar.

Milletvekili, bakan, medya mensubu, iş adamları, polis, cemaat, savcı, hakim eğer kim varsa bunun içinde hepsi de suç ortağıdır ve günü geldiğinde de yargılanmalıdır.

Eğer içlerinde temiz, dürüst, ayakta kalmaya çalışan vicdan sahibi insanlar varsa ki elbette vardır. Az sayıda olsalar da onlara sözüm yok kesinlikle. Umarım onlar sayesinde, duyduklarımız dışında da henüz hala bilmediğimiz diğer kirli-gizli-çirkin işleri de ortalığa iyice saçılsın ki gerçek yüzlerini tüm vatandaşlarımız görsün.

Ancak bunca sözden sonra asıl meseleye gelecek olursak da ben, varsa eğer asıl dürüst savcı ve yargıçlara seslenmek istiyorum:

“Acaba bu ülkeye tam da içinde bulunduğumuz şu günlerde, ödemeniz gereken bir borcunuz yok mu?”

“Çocuklarımızın geleceği adına, ülke bütünlüğü, birlik ve beraberliği adına istedikleri kadar engellesinler, yapacağınız hiçbir şey yok mu?”


“Hatırlamalısınız! Gezi’de avukatlar, doktorlar sokaklara dökülmedi mi?”

“Siz niye duruyorsunuz ki hala öyleyse?”

"Şu anda vatandaş olarak bizim elimizden gelen bir şey olmadığına göre, asıl görev size düşüyor. Tehdit aldığınızı tahmin etmek zor değil ki işittik, zorlandığınızı, gelecek kaygınız olduğunu, ailenizin hayatlarından endişe ettiğinizi de biliyoruz elbette ama birilerinin elini taşın altına koyması gerekmez mi sizce de?”

Bunun örneklerinin diğer ülkelerde yaşandığı ekranlardan anlatıldı bizlere…

Şu saatten sonra kimse kanun falan demesin, dinleyecek halimiz kalmadı zira hukuk çoktan hükmünü yitirdi bu ülkede.

Adalet Bakanı denilen adaletten yoksun kişi, kendisi hakkında hazırlanan fezlekeyi 'kendisine verilen yetkiyi kullanarak hiçbir şey olmamış gibi' geri gönderebiliyorsa daha başka söz ne gerek var ki? Daha dün 90 savcı daha gitti. Yargıda yaşanan depremin tarifi yok bile…

Ve fakat asıl hiçbir şey yapmayanlar, yarın öbür gün bunun hesaplaşmasını kendi vicdanlarında yapacaklar.

İşte tam da bu yüzden bu hukuksuzluğu, bu gidişatı durduracak hareket, hukukçuların birleşmesinden çıkmak zorunda. Halk sadece adalet ister. Başına bir iş gelince elbet yaşayarak öğrenir belki bazı şeyleri ancak bu işin nasıl çözümlenmesi gerektiğini en nihayetinde en iyi hukukçuların kendisi bilir.

Mecliste bir avuç milletvekili beğenelim beğenmeyelim itiraz etmeye çalışıyor, kadın şiddetini durduracağız diye didinmemiz gerekirken bir de üstüne erkekler erkeklerden şiddet görüyor.

Yani AKP iktidarı sokakta ve bürokraside halka, mecliste de millevekillerine çoğunluktan aldığı güçle otoritesini dayatıyor.

Demokrasi tanımıyor. İnsan haklarına dair ne varsa hepsini ihlal ediyor.


Şunu unutmamalıyız ki beğensek beğenmesek de doğruları söylemek, halka gerçekleri anlatmak uğruna yıllardır sürülmeyi, işkence görmeyi, öldürülmeyi göze alan nice vatansever kendilerini öne attı ve hayatını kaybetti bu ülkede.

Memleket elden gitmiş, yargı Başbakan’a, MİT Başbakan’a, asker Başbakan’a, Merkez Bankası Başbakana, internet Başbakana, eğitimden sanata her şey Başbakan’a bağlanmışsa geriye daha ne kalacak acaba?

30 Mart günü oyu düşse dahi ondan sonra 2015’e kadar neler yaşayacağız acaba? Hiç düşündünüz mü?

Dış ilişkiler, Suriye, tırlar, İŞİD, çözüm süreci gibi konulara gelemedik bile şu ana dek gördüğünüz üzere…

“Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir ” sözlerinin bugünü ne kadar tarif ettiğini görebilmek için, ille de Atatürkçü olmak ya da ona inanmak ve Atatürk'ü sevmek gerekmiyor ki!

İster sevelim ister sevmeyelim, ister inanalım ister inanmayalım, yukarıdaki sözler üzerinde düşünmek için bunları yaşamamız ya da tüm bunların dış güçler tarafından mı yapılması mı gerekiyor?

Dünyanın gözü önünde ulusunu tehdit eden, bunları yapmıyormuş gibi gidip bir de AB'ye bizim asla yapmayacağını çok iyi bildiğimiz halde, 'yapacağım yalanını' söyleyerek şirinlik yapan bir Başbakan, ne yazık ki bizim başımızda hala!

Dün TÜSİAD’ı tehdit eden, bugün köşeye sıkışınca Merkez Bankası’nın kararına sesi çıkmayan ve halkını aptal sanan bir Başbakan, bizim başımızda hala ve olmaya da devam edecek ne yazık ki hala!

Korku ölmekse eğer, vatan elden gittikten sonra yaşamanın ne anlamı kalacak ki?

Bugün ses çıkarmazsak eğer, ileride yaşayacaklarımızı tezahür etmek hiç de zor olmasa gerek!


Var mı bu ülkeden başka gidecek yerimiz?

Varsa sussun herkes ne diyeyim!

"Ama yoksa ve ülkenizi ve çocuklarınızı seviyorsanız, geleceğinizden endişe ediyorsanız eğer, korkmadan yılmadan her şeyi göze alıp harekete geçmek zamanı çoktan gelip geçmedi mi sizce?"

Haydi savcılar, hakimler harekete geçmenizi bekliyoruz.

Anayasa Mahkemesi var, Cumhurbaşkanı var, veto meto demesin lütfen hiç kimse!

O zamana kadar atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti bile herkesin bildiği üzere...

Erdoğan oy kaybedeceğini, belki de genel seçimlerde iktidarı paylaşmak zorunda kalacağını gayet iyi biliyor. Bu yüzden hala gücünü sürdürmek için çabalıyor, son kozlarını son derece tehlikeli bir biçimde oynuyor. Bunu görmek lazım!...

Özetle durum çok fena, durum çok vahim.

Ülkemiz uçuruma sürüklenme eşiğini geçti, düşüp parçalara ayrılması an meselesi.

Peki bunun bedelini ödeyebilecek gücü var mı bu halkın sizce?


Susar, itiraz etmez ve hakkımızı aramazsak, ödeyebilecek miyiz bunun vebalini milletçe?

Çocuklarımızın geleceği üzerine oynanan bu sinsice oyunun, söylenen yalanların hesabını sormadığımız için, bizler cevap verebilecek miyiz onlara günü geldiğinde?

Yaşayabilecek miyiz bu ülkede özgür ve adil bir biçimde gelecekte hep birlikte?

Suriye’den daha beter hale gelmeyecek mi bu ülke bu gidişle?

Tam aksine, artık son sürat oraya doğru gidiyoruz. Ortalığı yakıp yıkıyor Erdoğan ve hükümeti el birliği ile...

Bir düşünün!

Bunca baskıya, bunca sansüre, bunca yolsuzluğa, bunca tehdide ülke sıfırı her alanda tüketti. Bunun birinci derecede sorumlusu Başbakanın kendisidir. Bu yaptıkları da son çırpınışlarıdır. Zira yolsuzluk ve asıl kendi dikta girişimlerini sağır sultan bile duydu artık hala yalan dolan.

Bu halk Gezi’de dur demeyi bildi, gençler canı pahasına karşı dimdik durabildi, anneler-babalar evladına sahip çıkabildi. Ama halk ancak bunu yapabilir. Son minvalde gider oyunu verir fakat bu kez bu da çözüm değil!

30 Mart ya da 2015’e kadar bu ülke sağ çıkamaz bekleyemez.

Haydi savcılar, hakimler harekete geçmenizi bekliyoruz.


Kimi nereye atarsa atasın ben birilerinin cesaret gösterip bir çaba göstereceğine inanmak istiyorum hala…

Yoksa çok geç olacak.

Ve bu canım ülkemize çok ama çok yazık olacak!


Ferda Şen

E-mail:
 ferdasen@bahcesehirnews.com

Twitter: @ferdassen

Facebook: Facebook.com/ferdassen

Blog: ferdasen.blogspot.com

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Çıralı Sahili de elden gidiyordu ki! - Bahçeşehir News

Çıralı Sahili de elden gidiyordu ki! - Bahçeşehir News

100 hektarlık alan kül oldu - Bahçeşehir News

100 hektarlık alan kül oldu - Bahçeşehir News

Dizideki evlilik gerçek oluyor! - Bahçeşehir News

Dizideki evlilik gerçek oluyor! - Bahçeşehir News

Twitter Türkiye ile anlaşmadığını açıkladı - Bahçeşehir News

Twitter Türkiye ile anlaşmadığını açıkladı - Bahçeşehir News

TMMOB yöneticileri Gül’le Tarabya'da görüştü - Bahçeşehir News

TMMOB yöneticileri Gül’le Tarabya'da görüştü - Bahçeşehir News

SBS tercihlerinde son gün! - Bahçeşehir News

SBS tercihlerinde son gün! - Bahçeşehir News

BahçeşehirNews Seçmenin Sesi köşesi mesajlarınızı bekliyor - Bahçeşehir News

BahçeşehirNews Seçmenin Sesi köşesi mesajlarınızı bekliyor - Bahçeşehir News
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...